ÜNİTELERİMİZ
LABORATUVARLAR
Sağlık Bakanlığı Laboratuvar Hizmet Kalite Standartlarına uygun olarak çalışmalarını sürdüren Laboratuvarımız en kısa zamanda en doğru sonuçları sağlayarak hem hastalarımızın zaman kaybını önlemekte hem de hastalarımızın tıbbi tedavi ve bakım sürecine gerekli katkıyı sağlamaktadır.
Ünitemiz teknolojiyi yakından takip ederek zamanında güncellenen teknolojik yapısı ile her zaman daha iyi olmayı amaç edinmiştir.
EKG VE EFORLU ELEKTROKARDİYOGRAFİ
Doktorunuz kan testlerinizi inceleyip gerekli görürse EKG isteyebilir. Bu test, kalbin anormal ritimlerini ve kalp damarlarındaki tıkanıklığı belirler. Ayrıca geçmişte kalp krizi geçirip geçirmediğiniz konusunda hekime bilgi verebilir. Yapışkan bantlar içine yerleştirilmiş elektrot adı verilen küçük pedler kollar, bacaklar ve göğüs üzerine yerleştirilir. Elektrotların bağlı olduğu cihaz kalbin kasılma ve gevşeme evrelerini, kalbin uyarılması sırasında ortaya çıkan aktiviteleri kâğıt üzerine yazar. Ancak EKG nin tam teşhis başarısı yüzde 10-15. Eğer bu adımda herhangi bir olumsuzluk çıkmaz, buna rağmen hekimin şüphesi sürerse eforlu EKG ye ihtiyaç duyulabilir.
Eforlu elektrokardiyografi
Bu yöntemle yürüme bandında hızlı tempoda yürürken EKG niz çekilir. Cihazın giderek hızı artırılır ve elektronuzda değişiklik olup olmadığına bakılır.
ANJİYOGRAFİ
Hastanemizin Anjiyo ünitesinde ; anjiyoplasti (balon) ve stent işlemlerii başarıyla gerçkleştirilmektedir. Damar içi operasyonların yükselen başarısı ve gelişen teknoloji, yakın gelecekte açık kalp ameliyatlarına giderek daha az gereksinim duyulacağı izlenimini vermektedir.
Tekden Hastanesi Koroner yoğun bakım ve anjiyo ünitesi kalp sağlığını korumak ve var olan kalp hastalıklarını dünya standartlarına uygun kurallar çerçevesinde teşhis ve tedavi etmek için çalışmaktadır.
RÖNTGEN SKOPİ
Hastanemiz son sistem röntgen ve skopi cihazına sahiptir. İleri görüntüleme sistemleriyle hastalarımıza hizmet vermektedir.
Film banyo cihazımız otomatik(pac sistem) olup filmleriniz doğrudan doktora ulaştırılabilmektedir.
Röntgen ünitesinde konvansiyonel ve özel tetkikler yapılmaktadır.
Özellikle yatağa bağımlı olan hastalara ve yoğun bakımda bulunan hastalara yardımcı bir yöntem olan mobil röntgen hastanemizde bulunmaktadır
EEG
Saçlı deriden alınan beyin elektriksel aktivite kaydının analiz edilerek farklı frekanstaki dalgaların beyin üzerindeki dağılımını gösteren ve bu şekilde beynin çalışması hakkında dolaylı bilgi sağlayan bir tekniktir. CEEG, tedavi sonrasında da yinelendiğinde, tedavi ile sağlanan olumlu değişimi gösterebilmektedir. Örneklerdeki tedavi öncesi ve tedavi sonrasında elde edilen profillerden de anlaşılacağı gibi, tedavinin beyin kimyasındaki düzensizliği giderdiği biyoelektriksel aktivite kaydı ile gözlemlenebilmektedir.
Birçok ruhsal rahatsızlık beyin hastalığı olduğuna göre beyin işlevini anlamak ve izlemek etkin bir tedavi için önem taşımaktadır. Depresyon tedavisinde psikolojik veya sosyal boyutla birlikte biyolojik boyutun izlenmesi tedaviye dirençli durumlarda özellikle değerli ve önceliklidir. Tekden Hastanesi olarak bu konuda yenilik sağladığımız için mutluyuz.
Erişkin, genç ve çocuklarda beyin işlevlerini ölçerek tedavi, psikiyatride özlenen ve hedeflenen bir amaçtır. Beyindeki biyolojik süreçlerin son ürünü olan biyoelektrik faaliyeti CEEG ile ölçmek mümkündür. Bu konuda çok sayıda geçerlilik, güvenirlilik çalışması yapılmıştır. Mevcut biyolojik göstergelerin içerisinde en kullanılabilir yöntemdir.
Psikiyatride Konvansiyonel ve Kantitatif EEG
Yeni beyin görüntüleme teknikleri çeşitli psikiyatrik hastalıklarda beyindeki yapısal ve fonksiyonel bozukluklar hakkında bilgi vermektedir. Bu görüntüleme teknikleri arasında manyetik rezonans görüntüleme, bölgesel serebral metabolik hızın pozitron emisyon totmografisi, serebral bölgesel kan akımı, nörotransmiter reseptörlerine radioligand bağlanması, SPECT, f MRI, magnetoensefalografi, kantitatif EEG, ERP, topografik QEEG, istatistiksel olasılık haritalaması ve düşük resolüsyonlu elektromanyetik tomografi sayılabilir.
Bu beyin görüntüleme yöntemleri göstermiştir ki ruhsal hastalıkların açıkça beyin disfonksiyonu ile ilişkisi vardır. QEEG ve ERP psikiyatri pratiğinde beynin istirahat ve uyarılmış aktivitelerini kantitatif değerlendirmede invasif olmayan, hassas ve rezolüsyonu diğer yöntemlere göre daha güçlü olan araçlardır.
Anksiyete bozukluğu, depresyon, demans, obsesif kompulsif bozukluk, şizofreni, öğrenme güçlükleri, hiperaktivitenin eşlik ettiği ya da etmediği dikkat eksikliği gibi bozukluklarda beyin disfonksiyonu ya da bozulmuş nöroanatomik yapılarla çevresel faktörler arasında bir etkileşim olduğu anlaşılmıştır. Nörotransmiterlerin uygunluğunu değiştiren ve hipoteze edilmiş bir patofizyolojiyi etkileyen ilaçlar psikiyatri pratiğinde rutin olarak kullanılmaktadır. Ancak çoğu zaman, tedaviye dirençli olgularda dahi tedavi seçimi, tedavinin fizyolojik etkisinin belirlenmesi ve etkinliğinin objektif olarak değerlendirilmesi için biyolojik değerlendirme yöntemleri kullanılmamaktadır. Uygun biyolojik ölçümler tedavi seçimi ve değerlendirmesinde kullanılarak yanlış tedavi başlanmasını engelleyebilir, belirtilerin şiddetini azaltıp süresini kısaltabilir ve maliyeti belirgin ölçüde düşürebilir. Bu dönemde tedavi ihtiyacını göstermek ve tedavinin etkinliğini kanıtlamak giderek artan ölçüde gerekli hale gelmektedir.
Psikiyatri Hastalarında Neden EEG Kullanılmalıdır?
Psikiyatrik bir tanı konulması için öncelikle fizik ya da nörolojik durumlar dışlanıyor olmalıdır. Psikiyatri hastalarında 64% – 68% oranda EEG de patofizyoloji düşünülmekte ve bu sonuç organik beyin hasarını elemekten öte tanısal bir anlam taşımaktadır. Bu tür EEG çalışmaları ayırıcı tanı, tedavi seçimi ve değerlendirmesinde yardımcı olabilir. Bazı takip çalışmaları göstermiştir ki ilk başta incelenen QEEG profilleri aynı DSM tanısına sahip hastalar arasında hastalığın farklı ilerleyeceği grupları ya da farklı ilçalara daha iyi cevap verecek grupları ayırt edebilir.
Şizofrenide EEG
Çeşitli niteleyici çalışmalarda şizofrenik hastaların 20% ile 60%’sinde klasik EEG bozuklukları saptandığı bildirilmiştir. Şizofreniye daha özgü bir bulgu ise görece düşük ortalama alfa frekansıdır 4,5, ancak bazı hastalar hızlı bir alfa ritmi de gösterebilirler. Katatonik hastalar ise sıklıkla paroksismal aktivite gösterirler. İlaç kullanan ve kullanmayan şizofrenik hastaların EEG kayıtları incelendiğinde alfa baskınlığında azalma ve bozulmuş alfa ortalama frekansı ya da azalmış alfa cevabı tekrarlayan biçimde bildirilmiştir. Şizofrenide artmış beta aktivitesini bildiren çok sayıda araştırma da mevcuttur. Nöroleptikler tipik olarak alfa baskınlığını artırır 19–21 ve beta baskınlığını azaltırlar bu durum ilaç kullanan hastalarda EEG de bazı bozuklukların gizlenebildiğini düşündürür.
Yaşlı şizofrenik hastalarda hızlı teta aktivitesinde (7–7.5 Hz) artış is görülür. seen. Frontal alanlarda hızlı alfa (10–12 Hz) aktivitesindeki azalma hipofrontalite olarak adlandırılır.
EEG ve klinik durumla ilgili çeşitli ilişkiler de bildirilmiştir:
Negatif belirtilerle temporal alanlarda delta dalgaları ilişkisi saptanmıştır
QEEG anomalisinin derecesi ile klinik düzelmenin derecesi arasında doğru orantı saptanması sebebiyle klozapin ile düzelme sağlanması için EEG bozukluğu saptanmasının bir gereklilik olup olmadığı tartışılmaktadır.
Göz kırpma sıklığı, alfa baskınlığı ve sigara içme arasında ilişki saptanmıştır
Ancak şizofrenik hasta popülâsyonunda birkaç farklı EEG profili daha izlenebilmektedir. Bu heterojenite araştırmalarda ele alındığında dört tip QEEG kümesi izlenmiştir. Delta ve teta fazlalığı, teta fazlalığı, teta ve alfa fazla iken beta eksikliği, alfa ve beta fazlalığı . Daha önce tedavi almamış hastalar bu alttiplerden üçünü sergileyebilirler. Farklı alt tiplerde yer alan hastaların haloperido ve risperidon tedavilerine farklı cevap verdikleri gösterilmiştir.
Şizofrenide asimetri bulgularıyla ilgili çalışmalarda sonuçlar birbirinden farklı olabilmektedir. Sağ hemisferde ön alanlarda baskınlık daha yüksekken, sol hemisferde arka alanlarda daha yüksektir. Sol ön temporal alanda artmış delta aktivitesinin şizofren hastaları sağlıklı kontrollerden ayırabileceği bildirilmiştir.
Ön alanlarda hemisferler arası koheransta artış sık olarak bildirilmektedir. Aşağıda belirtileceği üzere depresyonda ön alanlarda koheransın azalması şizofreniyi depresyondan ayırt etmede fayda sağlayabilir.
Sonuç:
Şizofrenide EEG ve QEEG literatürü hastalığın heterojen doğası ve ilaç öykülerinin ve dozların farklılığı sebebiyle karışık hale gelmektedir. Ancak bu karıştırıcı faktörlere rağmen sık tekrar eden bazı bulgular vardır. En sık bildirilen anomaliler frontal alanlarda delta ve/ veya teta artışı, alfa bandında ortalama frekans ve güçte azalma, beta gücünde artıştır. Ön alanlarda koherans artışı da sık olarak bildirilmiştir. Bipolar bozukluğu şizofreniden ayırt etmede koherans ölçümleri katkıda bulunabilir
EMG (ELEKTRONÖROMİYOGRAFİ)
EMG (ELEKTRONÖROMİYOGRAFİ)
EMG, vücudumuzdaki sinirlerin ve kasların elektriksel yöntemlerle incelenmesidir.
Hastayı fazla rahatsız etmeyecek şiddette doğrusal elektrik akımı kullanılarak, sinirlerin elektrik iletme fonksiyonları ölçülür. Bunun için, parmaklara ve sinirlerin üzerindeki cilt bölgelerine düşük şiddette elektrik akımı uygulanır ve sinirin veya cildin başka bir yerinden bu akım bilgisayarlı aletlerle toplanarak ölçüm yapılır. Böylece sinirin sağlıklı fonksiyon yapıp yapmadığı anlaşılır.
Kasların içine de ince çaplı tek kullanımlık steril iğne şekilli elektrotlar konulmak suretiyle, incelenen kasın sinirinin hastalıklı olup olmadığı veya kasın sağlıklı olup olmadığı, kaslarda oluşan elektrik aktivitenin EMG cihazı ekranından izlenmesi ve analiz edilmesi yoluyla anlaşılır.İğne EMG sıklıkla uygulanmakla birlikte bazı durumlarda sadece sinir ileti incelemeleri yeterli olabilir.
Ne zaman EMG yapılır?
Sinir yaralanmaları (sinir kesisi,trafik kazaları vs.)
Sinir sıkışmaları (karpal tünel sendromu vs.)
Boyun ve bel fıtıklarının teşhisi
Sinirlerin fonksiyonlarını bozabilen hastalıkların (şeker hastalığı, böbrek hastalığı gibi) sinirler üzerindeki etkilerinin araştırılması,
Yüz felci teşhis ve takibi
Kas ve sinir-kas kavşağı hastalıklarının teşhisi (myasteni,myopati vs.)
Kas erimeleriyle giden omurilik hastalıklarının (ALS,polio vs.) teşhisi
İncelemeye gelirken…
Hastanın incelemeye tok karına gelmesi önerilir.
İnceleme genellikle kollar ve bacaklardan yapıldığından rahat,kolay çıkarılabilir kıyafetler tercih edilmelidir.Kadın hastaların külotlu çorap giymemeleri önerilir.
İnceleme öncesinde eller ve ayaklar temiz olmalı,krem ve benzeri kozmetik ürünler sürülmemelidir.
El ve kollardaki takılar (yüzük,bilezik,saat gibi) çalışmayı etkileyebileceğinden inceleme öncesi çıkarılmalıdır.
Düzenli olarak kullanmakta olduğu ilaçlar varsa bunları almasında sakınca yoktur. Ancak kan sulandırıcı ilaçlar (aspirin,coumadin) kullanan hastalarının hekimi önceden bilgilendirmesi gerekir.
Kalp pili taşıyorsa inceleme öncesi hekimi uyarması önerilir.
BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ
Tomografi cihazımızla tıbbi literatürde tanımlanan birçok inceleme yapılabilmektedir.
Her incelemeden önce hastalarımız tetkik yöntemi hakkında bilgilendirilmekte ve inceleme sırasında olabildiğince rahat bir ortamda konuk edilmektedirler.
İncelemeler, uzman Radyoloğumuz tarafından planlanmakta ve yine özel eğitimli Radyoteknologlar tarafından bir ekip halinde yapılmaktadır.
Birimimizdeki tüm incelemelerde olduğu gibi BT tetkikleri de bizzat incelemeyi yapan uzman Radyologlar tarafından raporlanmaktadır.
EMAR (MR)
MR (Emar) cihazı manyetik dalgalar üreterek görüntü alan, radyasyon yaymayan bir tanı metodudur. Emar cihazlarının gücü tesla denilen bir birim ile ölçülmekte, tesla gücü yükseldikçe görüntü kalitesi artmaktadır.
Tekden Hastanesinde 1,5 tesla gücünde Siemens marka güçlü ve yeni bir MR (emar) cihazı bulunmaktadır.
Beyinde kanamaları, damar tıkanıklıkları, beyin tümörleri, damar yumakları, sıvı toplanmaları teşhis edilebilmekte, başağrısı, kulak çınlaması, işitmede ve görmede azalma gibi durumlarda şikayetin sebebini ortaya konulabilmektedir.
Emar cihazı ile beyin, omurilik, boyun, bel, omuz, diz, ayak bileği ve diğer eklemler, karın, kol ve bacaklar, damarlar üç boyutlu olarak görüntülenebilmektedir.
Diz bölgesinde menisküs yırtıkları, yan ve çapraz bağların hasarları, eklem faresi dediğimiz kemik parçacıkları teşhis edilebilmektedir.
Omuz bölgesi, başka inceleme teknikleri ile görüntülenmesi zor bir bölgedir. 1.5 tesla emar cihazımız ile omuz eklemi, eklem kılıfı, omuz kasları çok güzel bir şekilde görüntülenebilmektedir.
Modern çağın en önemli problemlerinden olan bel fıtığı ve boyun fıtığı, omurilik kitleleri üç boyutlu olarak gösterilebilmektedir.
Karında karaciğer, dalak, böbrek, pankreas, böbrek üstü bezi gibi organlar da görüntülenebilmekte ve hastalıklar teşhis edilebilmektedir.
Ayrıca hastanemizde DİFÜZYON , MYELO, BEYİN ANJIO çekimleri yapılmaktadır.
MAMOGRAFİ
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen meme patolojisidir. Kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. Mamografik tarama ile sağlanan erken tanı mortaliteyi %20-70 oranında azaltmaktadır. Bu nedenle mamografi meme kanserinin tanısında “altın standart” olarak kabul edilir. Tarama amaçlı mamografinin 40-49 yaşlar arasında 1-2 yılda bir, daha sonra yılda bir uygulanması önerilir. Bu nedenle mamografinin meme kanserinin erken tanısındaki yeri konusunda bilinçli olunması ve meme patolojilerine yönelik algoritm içerisinde diğer inceleme yöntemlerinin tamamlayıcı nitelikte olduğunun bilinmesi önemlidir.
Meme kanseri kadınlarda memeyi etkileyen en önemli patolojidir. ABD’de 54 yaş altındaki kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni meme kanseridir. Ülkemizde yapılan istatistiklerde kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı meme kanseri almaktadır. ABD’de her sekiz kadından birinin yaşamı sırasında meme kanserine yakalanacağı, her otuz kadından birinin meme kanseri nedeniyle öleceği tahmin edilmektedir. Yine ABD’de 40 yaşından büyük kadınlarda yılda bir kez yapılan mamografi her yıl meme kanserine bağlı 7500 ölümü önleyebileceği bildirilmiştir. Meme kanseriyle ilgili tanımlanan risk faktörleri etiyolojiyi aydınlatmakta yetersizdir ve korunma henüz olanaklı değildir. Bunun yanında meme kanserinde hastanın on yıl yaşama şansı metastaz yapmamış küçük tümörlerde daha yüksek orandadır. Bu nedenle meme kanserinde erken tanı çok önemlidir
RENKLİ DOPPLER ULTRASONOGRAFİ
Birimimizde bulunan renkli doppler özelliğine sahip ultrasonografi(US) cihazı ile tanısal ya da girişimsel tüm uygulamalar deneyimli Radyoloğumuz tarafından bizzat yapılmakta ve raporlandırılmaktadır.
Non-invasive bir tetkik yöntemi olan US’nin tıpta geniş bir uygulama şansı kazanmış olması bu tetkik yönteminden yararlanma alanlarını da arttırmış bulunmaktadır. Hastanemizde tıbbi görüntüleme birimimizde özel bazı US incelemeler de (transrektal, transvaginal, obstetrik ve orbital doppler US gibi) yapılabilmektedir
KEMİK DANSİTOMETRİ
Kemik Yoğunluğu Ölçümü ve Osteoporoz Takibi
Osteoporoz oluşmaması için çocukluk dönemlerinden itibaren gıdalarla kalsiyum ve D vitamini alınmalı, düzenli beslenip güneşten yeterince yararlanılmalıdır. Bende yoktur demeden bir kere kemik yoğunluğunuzu ölçtürüp ,düzenli kontrol ettirmeniz gerekmektedir.
Bu anlamda merkezimizde kemik yoğunluğu ölçümü yapılan hastalarımızın sonuçları saklanmakta, daha sonra yapılan ölçümlerle karşılaştırma yapılarak tedavilerinin düzenli olması sağlanmaktadır.
Kemik yoğunluğu ölçümü çok kolay bir işlemdir.Kişi sırt üstü yatarken sistem 5 dakika gibi kısa bir sürede ölçümü gerçekleştirmektedir.Kliniğimizde kemik yoğunluğu ölçümü son teknoloji marka cihazımızla yapılmaktadır.
Uygulanan çekimler:
.Tüm vucut, kemik yoğunluğu taraması
.Tüm vucüt yumuşak doku taraması (vucüt yağ analizi)
.Kalça, (sol ve sağ)
.Omurga, (düz ve lateral)
.Ayak, El bileği,
.Pediatrik (çocuk hasta çekimi tüm vücüt ve omurga)
.Özel ortopedik çekimler
.AHA/ileri kalça ölçümü
.Morfometri
NOT : Cihazımız 135 kg’a kadar ölçüm yapabilmektedir
EKOKARDİYOGRAFİ (EKO)
Doktorunuz kan testlerinizi inceleyip gerekli görürse EKG isteyebilir. Bu test, kalbin anormal ritimlerini ve kalp damarlarındaki tıkanıklığı belirler. Ayrıca geçmişte kalp krizi geçirip geçirmediğiniz konusunda hekime bilgi verebilir. Yapışkan bantlar içine yerleştirilmiş elektrot adı verilen küçük pedler kollar, bacaklar ve göğüs üzerine yerleştirilir. Elektrotların bağlı olduğu cihaz kalbin kasılma ve gevşeme evrelerini, kalbin uyarılması sırasında ortaya çıkan aktiviteleri kâğıt üzerine yazar. Eğer bu adımda herhangi bir olumsuzluk çıkmaz, buna rağmen hekimin şüphesi sürerse eforlu EKG ye ihtiyaç duyulabilir.
Eforlu elektrokardiyografi
Bu yöntemle yürüme bandında hızlı tempoda yürürken EKG’niz çekilir. Cihazın giderek hızı artırılır ve elektronuzda değişiklik olup olmadığına bakılır.
ENDOSKOPİ-KOLONOSKOPİ
Gastroskopi Nedir ?
Gastroskopi yemek borusu, mide ve on iki parmak bağırsağının direkt görerek incelenmesine olanak sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Bu işlem ucunda ışık ve mikro kamera bulunan ince, yumuşak ve bükülebilen tüp şeklinde bir alet yardımıyla yapılmaktadır.
Gastroskopi ne zaman gereklidir ?
• Yutma güçlüğü, göğüs arkasında yanma ve ağrı, ağza acı su gelmesi gibi yemek borusunu ilgilendiren hastalıkların teşhisinde,
• Karnın üst kısmında ağrı, yanma, ekşime, bulantı, kusma, tedaviye dirençli kansızlık, nedeni bilinmeyen kilo kaybı gibi mide ve on iki parmak bağırsağını düşündüren hastalıkların teşhisinde,
• Ağızdan taze kan gelmesi ve kahve telvesi tarzında kusma veya siyah dışkılama ile kendini belli eden üst sindirim sistemi kanamalarının nedeninin tespit edilmesinde, ve
• Yemek borusu ve mide kanserlerinin teşhis edilmesinde,
• Gastroskopi iltihaplı bölgelerin, küçük ülserlerin ve tümörlerin tespit edilmesinde ilaçlı mide filmine göre daha güvenilir bir yöntemdir. Ayrıca gastroskop içerisinden geçirilen ince bir alet yardımıyla ağrısız biyopsi alma şansı da mevcuttur.
• Yine gastroskop içinden geçirilen özel aletler yardımıyla darlıkların genişletilmesi, polip adı verilen tümörlerin cerrahiye gerek kalmadan çıkarılması, yutulan yabancı cisimlerin çıkarılması ve kanamaların tedavisi de mümkündür.
Gastoentoroloji bölümümüzde GASTROSKOPİ- KOLONOSKOPİ-REKTOSİGMOİDOSKOPİ gibi hertürlü endoskobik muayeneler Uzman doktorumuzca yapılmaktadır
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nde yetişkin kalp ameliyatları, ağırlıklı olarak da koroner bypass ve kapak ameliyatları ameliyatları yapılmaktadır.
kapak tamirleri, doğuştan kalp anomalilerinin düzeltilmesi, ilaç tedavisine cevap vermeyen ritm problemlerinin operasyonla düzeltilmesi, anevrizma ve büyük-küçük damar ameliyatları gibi erişkin ve çocuk kalp ameliyatlarının her alanında başarıyla hizmet vermeye devam etmektedir.
Kardiyoloji, kalp cerrahisi, anestezi ve yoğun bakım hizmetleri arasındaki mükemmel koordinasyon bu başarının ve hastaların hastanemizi tercih etmelerindeki önemli etkenlerden birisi olmaktadır.KVC bölümünde; koroner damar hastalıkları (bypass), kalp kapağı hastalıkları, damar tıkanıklıkları, damar genişlemeleri, varis, doğumsal kalp delikleri, yanlış damar gelişmeleri gibi ameliyatlar yapılabilmektedir.
Hastanelerimizde, ameliyat sonrası bakımın özen ve hassasiyetle verilmekte KVC ye özel yoğun bakım ünitesi bulunmaktadır. Bu ünitede hastalar yatak başı monitörlerinden sürekli olarak takip edilmekte, sağlık durumlarındaki ani değişikliklere anında müdahale edebilecek uzman kadrosuyla hizmet vermektedir.
El Bileğinden Anjiyo
Kalp damar hastalığı düzenli olarak kontrollerini yaptıranlarda çok erken teşhis edilebilir. Kalp damar hastalığı tedavisi günümüzde oldukça ilerlemiştir. El bileğinden yapılan düşük riskli koroner anjiyo ile teşhisi netleştirip, yine aynı el bileğinden balon ve stent ile tedavi tamamlanabilmektedir. Koroner balon ya da stent ile tedavi edilemeyen damarlar için cerrahi ekipleri devreye girer ve gelişen teknoloji ile genellikle kalbi durdurmadan yapılan özel bir ameliyat tekniği ile koroner bypass operasyonu gerçekleştirebilirler.
Radial anjiyografinin el bileğinde birbirine paralel seyreden iki atardamardan biri kullanılır. El bileğinden yapılan anjiyoda daha ince çaplı kateterler kullanılır. Yüzeysel atardamarlardan girilerek işlem yapıldığı için, komplikasyon oranı daha azdır. Kasıktan yapılan tüm girişimlerde, işlem sonrası kanamayı kontrol altına alabilmek için en az 6 saat ağırlık kullanılması gerekirken radial anjiyografide ağırlık uygulamasına gerek kalmıyor, hasta 3 saat gibi daha kısa sürede taburcu olabiliyor.
Koroner Anjiyografi
Koroner anjiyografi ile önemli iki soruya yanıt alınır. Öncelikle hastanın kalbini besleyen damarlarda (koroner arterlerde) kritik darlık olup olmadığı sorusu yanıtlanır. İkinci olarak, bu damarlardaki darlıkların nasıl tedavi edileceği sorusu yanıtlanır (darlıkların bir kısmı ilaç ile tedavi edilebilirken, bazı darlıklar için balon ve stent işlemine, bazı darlıklar için ise baypas ameliyatına ihtiyaç duyulabilir).
Koroner By-Pass
Koroner baypas ameliyatı olması gereken hastalar şikayetleri nedeniyle kalp anjiyosu olan ve koroner baypas ameliyatı önerilen hastalardır. Bu hasta grubu, önerilen ameliyat konusunda ayrıntılı bilgi alabilecek ve ameliyat olacağı merkezi, dolayısı ile ameliyat olacağı hekimi de seçebilecek zamana sahiptir.
Fakat bazı hastalarımız ise kalp krizi ile hastaneye kaldırılıp acil müdahaleye ihtiyaç duymaktadır Bu hastalara yapılan kalp anjiyosu sonrası koroner baypas ameliyatı önerildiğinde düşünmek ve karar vermek için hastanın ve ailenin kısıtlı bir zamanı vardır. Hastanın ve ailenin ameliyata hazırlanması, sürecin farkında olmaları, hastanın ameliyat sonrası eski yaşamına dönmesi açısından oldukça önemlidir.
Doktorlarımızın Uzmanlığıyla İlgili Konular,Hastalıklar ;
Abdominal ,Aort Anevrizması(Aaa) Onarımı,Abdominal Aort Anevrizmasının Endovasküler Onarımı, Ablasyon , Ambulatuvar Kardiyak Izleme, Anjiyografi, AnjiyogramAnjiyoplasti,Aort Anevrizmalarında Onarım Ve Kaldırma, Aort Kapak Replasmanı Aortik(Kalp) Anevrizma Cerrahisi, Aritmide Ablasyon Tedavisi, Arteriografi, Aterektomi, Balon Valvüloplasti, Bilgisayarlı Tomografi Taraması(Bt), Biventriküler Pacemarker, Cox-Maze Prosedürü, Dekalsifikasyon(Kalp Kapakçıkları Hastalıkları Tedavisinde), Efor Treadmil Testi, Eforlu Ekg
Anevrizma, Aort Anevrizması, Aort Kapağı Hastalıkları, Aort Koarktasyonu, Aort Yetmezliği, Aritmi, Atrial Fibrilasyon, Baş Dönmeleri, Bayılma, Buerger, Çarpıntı, Damar Sertliği, Damar Tıkanıklığı,Derin Ven Trombozu (DVT), Doğumsal (Konjenital) Kalp Hastalıkları,Göğüs Ağrısı, Hiper Tansiyon, İskemik Kalp Hastalığı, Kalbin Hızlı Atması, Kalp Ağrısı, Kalp Çarpıntısı
Kalp Hastalıkları,Kalp Kapağı Problemleri,Kalp Krizi,Kalp Ritim Bozukluğu,Kalp Romatizması,Kalp Sıkışması,Kalp Ve Damar Hastalıkları,Kalp Yetmezliği,Kanda Kolestrol Yüksekliği, Kolesterol ,Koroner Arter Hastalığı, Koroner Arter Tıkanıklığı, Koroner Kalp Hastalığı, Mitral Darlığı,Mitral Kapak Sorunu,Mitral Yetmezlik,Miyokard Enfarktüsü,Nefes Darlığı,Panik Atak,Reyno Sendromu,Sağ Kalp Yetmezliği,Şişkinlik,Tansiyon,Tansiyon Yüksekliği,Taşikardi,Vazovagal Senkop,Ventriküler Septal Defekt (VSD) Yüksek Tansiyon
KVC YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ
“Kardiyoloji” ve “Kardiovasküler Cerrahi” bölümlerimiz 24 saat hizmet vermektedir…
Kardio Vasküler Cerrahi(KVC) Yoğun Bakım Ünitesi’nin görevi,kalp damar ameliyatı geçirmiş ya da geçirecek olan hastaların, hayati önem taşıyan fonksiyonlarının kesintisiz takibi ve desteklenmesidir.
KVC Yoğun Bakım Ünitesinde, kalp/damar ameliyatı geçirmiş yada geçirecek olan hastaların hayati önem taşıyan fonksiyonlarının kesintisiz monitörizasyonu ve desteklenmesi sağlanır.
Monitörde sürekli hastanın kalp atış sayısı, ritmi (gerektiğinde EKG’nin ST analizi), arteriel kan basıncı (sistolik, diyastolik, mean) kandaki oksijenle doyurulma yüzdesi, solunum sayısı, vücut ısısı, gerektiğinde ETCO2 bunlara paralel, saatlik kanama miktarı, idrar çıkış miktarı, solunum cihazının parametreleri ve belirli aralıklarla arteriel kan gazlarının analizi takip edilir.
Kalp yetmezliği olan hastalara medikal tedaviveya gerektiğinde pompa ile (Intra Aortik Baloon Pump) tıbbi destek sağlanabilmektedir.
Solunum yetmezliğinde son teknolojik cihazlar kullanılmaktadır. Multidisipliner yaklaşım gerektiren hastalarımıza, hastanemizin seçkin hoca ve uzman kadrosundan ve tüm branşlardan anında konsültasyon sağlanabilmektedir.
DOĞUMHANE
Son Teknoloji ile donatılmış doğumhanemiz. En hijyenik ortamda anne adaylarına kusursuz hizmet sunmaktadır.
Konusunda uzman doktorlarımız tarafından anne adaylarına en kolay doğum yaptırılmaktadır
DOĞUMUNUZU YAŞAYIN AMA SANCISINI ASLA !
Sadece kadınlara özgü; O muhteşem, O olağanüstü duyguyu yaşayacak, doğum yapacaksınız. Anne olacak kendinizden bir parça, bir canlı dünyaya getireceksiniz Ama doğum şekli konusunda kararsızsınız! Doğum sancısı çekmek istemiyorsunuz. O halde Epidural doğumu deneyin…
AMELİYATHANE
Hastane binamız içinde hizmetini 24 saat sürdüren dört ameliyathanemiz mevcuttur. Ayrıca her türlü göz ameliyatlarının yapılmasına imkan veren ve Fako Cihazı da dahil olmak üzere tüm donanıma sahip Göz Ameliyathanesi de bulunmaktadır. Ameliyathanelerimiz her türlü cerrahi girişimin uygulanması için gerekli tıbbi ve teknolojik donanıma (laminer akım, hepafiltre, PACU) sahiptir. Endoskopik(Artroskopi, laparoskopik ,sistoskopik cerrahi vb.) cerrahi, beyin cerrahisi, kadın doğum ve jinekolojik cerrahi, ortopedik cerrahi, kapalı prostat cerrahisi(TUR) ve mikro cerrahi gibi özellikli cerrahi de başarıyla yapılmaktadır.
YOĞUN BAKIM
Hastanemizin yoğun bakım ünitesi
Genel Yoğun Bakım yatağı,
KVC Yoğun Bakım yatağı ,
Kardiyoloji Yoğun bakım yatağı,
Çocuk Yoğun Bakım yatağından oluşmaktadır.
Her bölümde de, her türlü vücut fonksiyonunu (EKG, solunum sayısı, invaziv ve noninvaziv basınç ölçümü, satürasyon, vücut ısısı, vs) izlemek için en son teknoloji ile donatılmış cihazlar, mekanik ventilatörler (yapay solunum cihazları), pulse oksimetreler, infüzyon pompaları bulunmaktadır. Her iki bölümde de merkezi oksijen ve hava çıkışı, klima laminer akım, hepafiltreli özel havalandırma sistemi, havalı yatak ve aspiratör sistemleri mevcuttur. Günümüzde ağır yaralanma ve acil durumlarda hastanın ilk müdahaleyi takiben en erken dönemde, ileri yaşam desteğini veren yoğun bakım ünitelerine alınması yaşam şansını artırmakta, olası fonksiyon bozukluklarının erken dönemde önlenmesi de kalıcı sakatlık oranını azaltmaktadır. Yoğun bakım ünitemizde uzman doktor kadromuz ve deneyimli yoğun bakım hemşirelerimiz 24 saat hizmet vermektedir.
HOLMİUM LASER (HOLEP)
Böbrek ve Üreter Taşları Tedavisinde Son Teknoloji: Holmium Flexible Laser
Holmiyum Laser , böbrek taşlarında, üreter taşlarda, mesane taşlarında, üretra darlığı, tümör, Benign Prostat Hiperplazisi (BPH), vb. alanlarda minimum komplikasyon ve düşük patolojik değişimlerden dolayı yaygın olarak kullanılmaktadır. Holmiyum Laser;
Başta böbrek, üreter ve mesane taşları tedavisi olmak üzere,
Üst idrar yolu (üreter) darlıkları,
Alt idrar yolu (üretra) darlıkları,
İdrar yolu tümörleri,
Dış genital lezyonların tedavisinde başarı ile kullanılabilmektedir.
Holmiyum Lazer ile Böbrek Taşı Kırma Yöntemi
Geçmişte üreter taşlarının tedavisi sadece açık cerrahi ile yapılırken, daha sonraki teknolojik gelişmeler farklı tedavi yollarını doğurmuştur.Holmium YAG Lazer taş tedavisinde en son kullanılan teknolojidir.Bilinen en güçlü ve en güvenli taş kırma cihazıdır. Böbrek ve idrar yolları taşlarının tedavisinde kullanılmaktadır. Taşın rengine veya bileşimine bağımlı olmaksızın tüm taşlara etki göstermektedir. İşlem taşa ulaşıldıktan sonra çok kısa sürede gerçekleşmektedir.Kanamasızdır, hastaya hiçbir zarar vermez ve işlem sonu ağrı yok denecek kadar azdır.
Lazer ışını endoskopik aletin içinden geçirilen ince bir fiber aracılığıyla taşa ulaştırılır. Taşın üzerine çok seri bir şekilde ısı topları gönderilerek süratli bir biçimde kırma işlemi gerçekleştirilir. Lazerin bir diğer üstünlüğü de diğer yöntemlere göre taş çok daha küçük parçalara ayrılır, adeta toz haline gelir, böylece işlem sonunda hastanın daha kolay dökmesi temin edilir. Bazen idrar yollarındaki darlıklar taşa ulaşmayı zorlaştırabilir. Lazer ile darlıkları açmak mümkündür. Ayrıca, özellikle böbreğe yakın idrar kanalı taşları ve büyük taşları kırmak zordur. Lazer burada da diğer yöntemlere göre üstünlük sağlamaktadır.Holmium lazer ile yapılan ameliyatlarda, hastanın taştan arındırılma oranı % 92-95 arasındadır.
Hasta ameliyatın olduğu günün akşamında evine gidebilir. Vücutta herhangi bir kesi olmadığından ameliyat sonrası dönem açık cerrahi tekniklere göre daha az ağrı çekilmesini sağlar. Tek seansta tedavi tamamlandığından, ses dalgasıyla taş kırılmasına (ESWL) göre de daha hızlı bir tedavidir.Busayedehastanın normal aktivitesine ve iş yaşamına en kısa sürede geri dönmesini sağlar. Yakın zamana kadar sadece idrar kanalındaki taşların tedavisinde kullanılan Holmium lazer, flexible (bükülebilir veya kıvrılabilir) üreterorenoskopların kullanıma girmesiyle artık böbrek içinde yerleşmiş taşlarda da etkin bir tedavi sağlar. Böbreğin iç kısmındaki idrar toplayıcı sistemde yerleşmiş taşlara bu flexible aletlerle ulaşılır ve taşlar Holmium lazer kullanılarak kırılır. Büyük taş parçaları özel aletlerle tutularak vücut dışına çıkarılabilir. Kalan küçük parçalar da idrar ile vücut dışına atılır. Hastaya bir kesi yapılmadan, üretra adı verilen idrar kanalından girilir. Taş kamerada görülür, ardından 230 mikron kalınlığında lazer teli flexible üreteroskopun içinden ilerletilerek taşa direk teması sağlanarak taş kırılır. Kırılan parçalar kum tanesi haline gelene bu işlem devam eder.
Bu tedavi yönteminin avantajları;
En büyük avantajı yüksek başarı oranıdır.
Böbreğe doğal yoldan girildiği için, perkütan ve açık cerrahi gibi yöntemlerden farklı olarak vücutta kesi izi olmamaktadır.
Yapılan çalışmalarda böbrekte doku kaybı ve fonksiyon kaybına yol açmadığı saptanmıştır.
Kanamaya yol açmamaktadır. Bu nedenle kanama eğilimi olanlarda ve antikoagülan kullananlarda uygulanabilmesi flexible üreteroskopiye büyük avantaj sağlamaktadır.
Hastalar aynı gün veya ertesi gün taburcu olabilirler ve geride taş oluşumuna zemin hazırlayacak küçük parçacıklar kalmaz.
Pelvik ve at nalı böbrek gibi, doğuştan böbrek anomalisi olan hastalarda uygulanabilir. Bu hasta grubunda en etkili ve en kolay yöntemlerden biridir.
En büyük avantajlarından biri de hem üreter hem de böbrek taşına aynı anda müdahele edilebilmesidir. Üreter taşının üreteroskopi ile tedavisi sırasında aynı tarafta, tedavi gerektiren böbrek taşı olabilir. Böyle bir durumda üreterdeki taş alındıktan sonra, aynı taraf böbrekteki taş da alınabilir ve böylelikle hasta tamamen taşsız hale getirilebilir. Benzer şekilde her iki böbreğinde de tedavi gerektiren taşları olan hastalarda aynı seansta her iki böbrekteki taşlar flexible üreteroskopi ile temizlenebilir.
Çok şişman hastalarda ESWL uygulanamamakta ve PCNL nin yapılması zor ve oluşabilecek yan etkileri fazladır. Bu nedenle bu hastalarda Flexible üreteroskopi ile taş tedavisinin ilk seçenek olduğu düşünülmektedir.
YENİDOĞAN VE KUVÖZ
3.Basamak Yenidoğan ünitemizde ; 4 kuvöz, 1 izolasyon odası 12 tecrübeli hemşire kadrosu ile Yenidoğan prematüre ve matur bebeklere kaliteli bir Bakım ve destek uygulanmaktadır
Fototerapi cihazlarına sahip ünitemiz ile ihtiyacı olan yeni doğmuş bebeklere müdahale ve tıbbi tedavi yapılmaktadır.
Yenidoğan döneminden itibaren piremature ve normal doğan bebeklerimizin rutin takipleri ve aşıları, Fenilketonüri ve hipotroidi testleri ve Çocuk servisimizde tüm çocukluk çağı hastalıklarının takip ve tedavisi yapılmaktadır.
Anne ve bebek uyum odası destekli yenidoğanımızda bebeklerin sevgi ve güven içinde bakımı yapılmaktadır.Tüm çabalarımız, minicik bir bebeğin yaşam ile ölüm arasında sınırdan geri dönüşünü ve gülümseyişini görebilmek için..
FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Klinigi’nde çesitli kas-iskelet sistemi hastaliklarinin teshis ve tedavisi yapilmaktadir.
Fizik Tedavi
– Diz, kalça, ayak bilegi, omuz, dirsek, el bilegi ve el eklemlerinin yumusak doku lezyonlari veya eklem kireçlenmeleri.
– Kas ve ligament zorlanmalari (strain).
– Bel, sirt ve boyun fitiklari ve agrilarinin tedavisi.
– Kas spazmi ve sirt agrilari.
– Osteoporoz (kemik erimesi) egitim ve egzersiz programi, korunma, ve tedavisi.
– Postür bozuklugu, dogustan veya sonradan gelismis omurga ve eklem deformitelerinin tedavisi.
Rehabilitasyon
– Nörolojik hastaliklarin rehabilitasyonu (Felçler, multipl skleroz, serebral palsi, travmatik beyin hasari rehabilitasyonu vb.)
– Menisküs ve bag yaralanmalari.
– El rehabilitasyonu (El deformiteleri ve yaralanmalarinin operasyon öncesi ve sonrasi takibi ve rehabilitasyonu.
– Ortopedik rehabilitasyon (Amputasyon, kalça ve diz protezi operasyonlari sonrasi rehabilitasyonu, kirik sonrasi agri ve eklem sertlikleri, spor yaralanmalari, menisküs ve bag yaralanmalarinin konservatif ve operasyon sonrasi rehabilitasyonu).
– Geriatrik rehabilitasyon (Yasliliga bagli hastaliklarin rehabilitasyonu).
Romatizmal Hastaliklar
– Ankilozan spondilit ve diger spondiloartritler.
– Romatoid artrit.
– Yumusak doku romatizmalari (Fibromiyolji).
– Kollojen doku hastaliklari.
– Generalize dejeneratif osteoartrit.
– Metabolik kemik ve eklem hastaliklarinin (osteoporoz, osteomalazi, gut vb.) medikal tedavisi.
– Ve nadir görülen diger romatizmal hastaliklar
SPİNALİST (AMELİYATSIZ FITIK TEDAVİSİ)
Spinalist
Spinal Decompresyon Cihazı
(Bel ve Boyun) Traksıyon (çekme) Cihazı
Bel ve boyun bölgesinde kontrollü çekme uygular kolay ve hızlı ağrısız bir tedavidir
Uygulama Alanları
bel ve boyun fıtıkları
Cihazın açıları ayarlanarak ,bel ve boyunda sevıye ayarı yapılabılır
ortalama 2-3 gun aralıklarla 5 seans uygulanır
Disk basısını azaltırken spinal eklem mekaniğini ve facet eklem glıdıng geliştirir ,facet sendromlarını azaltır, spinal esnekliği arttırır. Paravertebral spazmı çözer.
Cihazın açıları ayarlanarak ve hastanın pozisyonu ayarlanarak patolojik olan diske yönelik lokalize traksiyon uygulanabilir l2-3 ,…,c3-4, c5-6 gibi seviye ayarı yapılabilir
Ortalama 2-3 gün aralıklarla 5 seans uygulanabilir
Kontroendıkasyonu
Cerrahı İmplant varlığı
Spondylolıstezıs
Lıgamentum flavum yırtıklı ekstrude disk
Enflamatuar ve tumoral hastalıklar
LENFÖDEM
LENFÖDEM NEDİR?
Lenfödem en basit ifadeyle dokular arasında normalin üzerinde gelişen sıvı birikimidir.Lenf damar sisteminde ve lenf nodüllerinde doğuştan ya da sonradan oluşan bir hasar veya tıkanma sonucu dokular arasında su ve protein birikmesine denir.
Primer Lenfödem:Doğuştan lenf sisteminin bir bölümünde bozukluk vardır.(lenf nodları eksiktir yada hiç yoktur)
Sekonder Lenfödem:Lenf sistemi doğuştan sağlam olmasına rağmen daha sonrasında zarar görmüştür. (lenf akısını tıkayan kanserler, lenf düğümlerinin alındığı ameliyatlar, radyoterapi sonucu
NASIL OLUŞUR?
Primer (doğuştan gelen) lenfödem hayatimizin herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir.
Bu çıkışı yaralanma, hamilelik, ergenliğe giriş, enfeksiyon gibi faktörler tetikleyebilir
Sekonder lenfödemde ödemin açığa çıkışı yaralanma, enfeksiyon gibi faktörlerle tetikleneceği gibi kişi uyması gereken bütün kurallara uymasına rağmen sebepsiz yere de açığa çıkabilir.
Lenf ödem hemen oluşmayabilir. Tetikleyici faktörlere bağlı olarak bazen ameliyatlardan / radyoterapiden hemen sonra bazen 5 yıl, bazen 10–20 yıl sonra ortaya çıkabilir.
Tetikleyici faktörler; Yaralanma, kası, darbe, haşere, ağır kaldırma, aşırı kullanım
BELİRTİLERİ NELERDİR?
>Ağırlık hissi
>Dolgunluk hissi
>Ağrı
>Duyu kaybı
>Fonksiyon bozukluğu
>Enfeksiyona yatkınlık
>Gerginlik
>Uyuşukluk
>Görünüm
TEDAVİ
Lenfödem kronik bir hastalıktır. Hastalık tamamen ortadan kaldırılamayabilir. Fakat yapılan tedavi ödemi büyük oranda indirilmekte ve bası giysisi ile bu iniş hali devam ettirilmektedir. Yine hasta eğitilerek ödemi tetikleyici faktörlerden uzak durması sağlanmakta bu şekilde ödemin yeniden oluşmasının önüne geçilmektedir.
Lenfödem tedavi edilmezse ilerleyici bir hastalıktır. Tedavi edilemeyen lenfödem ileri dönemlerde ödemin yanı sıra cilt değişiklikleri, yaralar, deriden dışarı sıvı sızması gibi çok daha ağır bir tabloya dönüşmektedir. Bu nedenle lenfödemin kontrol altına alınması çok önemli ve başarılı bir sonuçtur.
Lenfödem tedavisinde günümüzdeki en geçerli yöntem manuel lenf drenajı/kompleks dekonjestif fizyoterapidir.
>KOMPLEX DEKONJESTİF FİYOTERAPİ (LENF ÖDEM FİZYOTERAPİSİ)
>Manuel Lenf Drenajı (MLD):Drenaj yolları takip edilerek el ile yapılan boşaltım işlemidir. Fazla sıvının hasta lenf damarlarından sağlam lenf damarlarına doğru akışı ve kan dolaşımına tekrar geri dönüşü sağlanır
>Cilt Bakımı:Lenfödemli hastalarda zamanla meydana gelen cilt değişikliklerini önlemek ve tedavi etmek için yapılan özel cilt bakımıdır.
Kompresyon (Basınç) Uygulaması:MLD ile gönderilen sıvının geri dönüşünü engellemek ve fazla olan sıvının sağlıklı lenf damarları tarafından emilimini artırmak amacı ile yapılan basınç uygulamasıdır.
Basınç ödemin indirilmeye çalışıldığı dönemde özel materyallerle ve özel teknikle uygulanan bandaj ile sağlanır .Ödemin indiği ve bu halin devamın sağlanmaya çalışıldığı evrede ise hastadan alınan ölçülere göre örülen bası giysisi ile uygulanır
Egzersiz:Kompresyon içinde yapılan ve lenfödemli hastalara özgü boşaltıcı egzersizlerden oluşan bölümdür.
>EGZERSİZ
>Lenfödem tedavisinde egzersizin rolü büyüktür. Lenfatik sıvının akış hızı, iskelet kasları tarafından sağlanan aralıklı dış basınca bağlıdır. Bu nedenle sıvı drenajına yardım etmek için kas aktivitesi de gereklidir. Egzersizler bandaj veya çorap kullanımı eşliğinde yapılmalıdır. Dirençli egzersizlerden ve ağırlık egzersizlerinden kaçınılmalıdır. Egzersiz programı hastaya özel olarak tedaviyi yürüten lenfödem fizyoterapisti tarafından hazırlanmalıdır.
>7-DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR!
* Cilt bakımı son derece önemlidir. Cilt temiz tutulmalı ve iyice kurulanmalı, kimyasal maddeler içermeyen nemlendiriciler kullanılmalıdır.
* Kesik, kedi-köpek tırmalaması, darbeler enfeksiyona ve lenf yollarının hasarına yol açacağından kaçınılması gereken durumlardır.
* Lenfödemli hastalar sıcak su, kaplıca suyu, güneşlenmekten uzak durmaya, aksine ödemli kolu soğuk tutmaya özen göstermelidirler
* Tekrarlanan, yorucu hareketlerden kaçınılmalıdır.
* Aşırı kilo, dengesiz beslenme, yetersiz veya aşırı egzersiz, uzvun aşırı ısıya maruz kalması, yolculuk, ağır şeyler taşıma etkilenen kol ya da bacağın sıkılması (örn: tansiyon ölçülmesi, sıkı saat, sıkı kıyafetler) lenfödemi tetikler ve arttırır.
* Etkilenmiş kola manikür ve enjeksiyon yaptırılmamalıdır
* Tırnakları keserken deriyi kesmemeye dikkat edilmelidir
* Jilet kullanılmamalı, istenmeyen tüyler traş makinesi yardımıyla alınmalıdır
* Mutfakta veya bahçede iş yaparken kesiklerden korunmak için mutlaka eldiven giyilmelidir
* Güneş yanığından kaçınılmalıdır.
* En ideal sporlar yüzme ve yürüyüştür.
* Sutyen, çamaşır, diğer giysiler ve takılar sıkı olmamalıdır. Bu giysilerin ciltte oluşturduğu kızarıklıklar lenf dolaşımının engellendiği anlamına gelmektedir.
* Etkilenmiş koldan tansiyon ölçülmemelidir.
* Uçak yolculuğu sırasında kol çorabı ve kompresyon bandajı mutlaka kullanılmalıdır.
* Aşırı tuz kullanılmamalı, bol su içilmelidir.
>* Tedavi ile normal veya normale yakın hale gelen uzvun takibi ve bakımı devam etmelidir; aksi takdirde lenfödem tekrarlayabilir.
SKOLYOZ TEDAVİSİ
Skolyoz(Omurga Eğriliği) Nedir?
İnsan omurgasına yandan bakıldığında tam düz değildir. Boyun ve bel bölgesinde hafif çukurluk (lordoz) ve sırt bölgesinde hafif kamburluk (kifoz) vardır. Arkadan bakıldığında ise tam düz olmalıdır. Skolyoz (Omurga eğriliği) omurganın, sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelmektedir. Skolyoz sağlıklı bir omurga yapısında oluşan biçimsel bir deformite olarak tanımlanabilir.
Skolyozun sıklığı:
Skolyoz, toplumda yaklaşık %2 ila 4 oranında görülür. Bunlardan çok büyük bir kısmı düşük dereceli eğriliklerdir. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülebilir.
Skolyoz Belirtileri
Skolyoz, yetişme çağındaki çocukların geleceğini tehdit eden bir hastalık. Hastalık erken belirlendiğinde tedavisinde başarı sağlanabılır. Ancak zamanında teşhis edilemeyen omurga eğrilikleri ilerlemişse, çocukların normal gelişimi engellenebilir. Erişkinlik döneminde; bel ve sırt ağrıları, kalp ve akciğer fonksiyon bozuklukları ortaya çıkabilir
Skolyoz belırtıleri şunlardır
* Kalçalar ve omuz seviyeleri arasında eşitsizlik
* Kollar ile vücut arasındaki mesafenin eşitliği bozulur
* Göğüs kafesinde asimetri ve bir kürek kemiğinde çıkıntı gözlenebilir
.Skolyoz’da Tanı Nasıl Konur?
Skolyoz tanısı ayakta çekilen tüm omurgayı içine alan röntgen bulguları ve hekimin klinik muayenesi ile belirlenir. Omurganın direkt filmleri yeterli olup nadiren MR gereklidir.Omurganın esnekliği test edilir. Ayakta çekilen tüm omurganın ön arka ve yan grafileri tanıyı koymak ve skolyozun eğriliğinin derecesini belirlemek için yeterlidir. Bu grafilerde eğriliğin başladığı ve sonlandığı omurlar arasındaki sapma açısı ölçülür ve vakalar bu açının ilerlemesine göre takip edilir.Bu açıya Cobb açısı denir.Vertebranın dönme derecesi ise yine bu grafilerden belirlenir. Cobb açısı,vertebra rotasyon derecesi skolyozun ilerlemesini değerlendirmek ve konservatif tedavilerin sonuçlarını takip etmek için çok önemli parametrelerdir. Skolyoz yaşla birlikte ilerleme gösterdiğinden çocuğun kemiksel gelişiminin de belirlenmesi gerekir.Bu nedenle çocukların büyüme durumu ve kemikleşmenin düzeyini belirlemek için bazen elbilek ve kalça grafileri ile karar verilir.
Skolyozun türleri
İdiopatik skolyoz (Nedeni bilinmeyen skolyoz)
En sık görülen skolyoz türü; sebebi tam olarak aydınlatılamayan ‘idiopatik’ skolyozdur. Omurgada yana doğru eğilme ‘S’ veya ‘C’ şekilli olabilir. Yana doğru eğilme dışında omurların kendi etraflarında dönmesi de en hafif formlar dahil olmak üzere tüm idiopatik skolyozlarda görülür. Omurlardaki bu dönme sırtta veya belde asimetrik çıkıntılar oluşmasına sebep olur.
Nöromusküler skolyoz
İkinci en sık görülen skolyoz tipi nöromuskuler skolyozdur. Nöromusküler skolyozun temel nedenleri arasında kas veya sinir hastalıkları yer alabilmektedir. Sinir hastalıkları beyin ve omurilikten kaynaklanabilir; kas hastalıkları ise çocukluk ve daha ileriki dönemlerde görülebilir.Nöromusküler skolyozda, idiyopatik skolyozun aksine solunum sıkıntısı ve duyu kusurlarına daha çok rastlanabilmektedir. Solunum problemleri, iletişim bozuklukları, duyu kusurları ve epileptik nöbetler gibi nedenlerden ötürü tedavi sürecinde skolyoz korsesi kullanılmayabilir
Konjenital skolyoz
Üçüncü sıklıkla ise konjenital skolyoz görülür. Anne karnındaki çocuğun gelişimi sırasında ortaya çıkan omurga anomalilerine bağlı bir skolyoz türüdür.Konjenital skolyoz ilk yıllarda hızlı bir ilerleme gösterir. Bu sebeple erken dönemlerde ortaya çıkan konjenital skolyozun tedavi süreci küçük yaşlarda cerrahi müdahaleyi gerektirebilir.
Bunların dışında, nörofibromatozis, çeşitli romatizmal hastalıklar, osteogenezis imperfecta, marfan sendromu, ehler danlos gibi çeşitli bağ dokusu hastalıkları, omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, morquio, gaucher hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklar ve bazı genetik sendromik hastalıklar skolyoza neden olabilir.
Skolyoz Tedavisi
Skolyoz tedavısınde ,gözlem,korse , fızyoterapi ve rehabılıtasyon uygulamaları ve cerrahi olarak dört ana katogari mevcuttur.Bu tedavilere ,eğrilik ilerleme hızı dikkate alınarak karar verilmelidir.Ana amaç eğriliğin artmasının engellenmesidir.
Skolyoz yani omurga eğriliğinin tedavisi, skolyozun ortaya çıkma yaşına ve nedenlerine göre farklılık gösterir.
Kontrollü izlem:
Belirli aralıklarla yapılan fizik muayeneler ve çekilen röntgenlerle yapılır ve eğrilikte artış olmadığı sürece iskelet sistemi olgunluğa erişene kadar bu takip devam eder (cerrahi tedaviden sonra da yapılmalıdır).
Erişkin skolyoz tedavisinde seçilecek yöntem için, ağrı ve eğrilik derecesi, eğriliğin ilerleyici olup olmamasına göre karar verilir. Genellikle hastaya uygulanacak ilk tedavi yöntemleri cerrahi olmayan tedavi yöntemleridir.Skolyoz tedavisinin amacı şekil bozukluğunu düzeltmek ve düzelmenin kalıcı olmasını sağlamaktır. 30 derecenin altı eğriliği olan kişilerde yakınma yoksa eğrilik ilerleme göstermeyeceğinden cerrahi tedavi gereksizdir. Tedavide korse kullanımı, egzersız, ameliyat veya bu tedavilerin bir kombinasyonu uygulanır.İlerleme gösterdiği saptanan ve 20 derecenin üzerindeki skolyozlarda korse kullanımına başlanır, korse kullanılması da skolyozun ilerlemesinin önlenmesinde etkilidir, ancak erken yaşta kullanılmaya başlanması gerekir. Korse ile omurga asimetrik basınçlara karşı desteklenir. Korse kullanımı tercihen günde 22-23 saat olmalıdır. Korse kullanımının sona erdirilmesi üçer aylık korsenin günlük kullanımının azaltılmasıyla ve radyolojik kontrollerle yapılır. Korse ile tedaviye ne kadar erken yaşta kullanılmaya başlanırsa o ölçüde başarı elde edilir.
Egzersız tedavısı amacı deformasyonlu omurgayı kontrol etmek , kısalmış kasları uzatmak ve zayıf segmentleri desteklemektır .Scroth egzersizleri olarak literaturde geçen skolyozda üç boyutlu egzersiz uygulamaları Avrupa ‘da ,ABD son yıllarda ülkemızde yaygınlaşmaktadır .Skolyozda en çok tartışma yaratan konu skolyoz korsesi uygulamalarıdır. Farklı konseptleri benimseyen uzmanlar korse tedavisinin etkinliğine ilişkin farklı görüşlere sahiptir. En önemli neden, skolyozun tipine göre belirlenmiş doğru dizayn edilmiş kontrollü korse uygulamalarının her ülkede yeterince bilinip uygulanılmamasıdır. Bir diğer neden ise gelişme çağındaki çocukların korse giymeye gösterdikleri dirençtir.Tüm konularda olduğu gibi teknoloji bu alanda da çok ilerlemiştir. Artık klasik tekniklerle korse üretirken yapabilecek hataların ortadan kaldırıldığı bilgisayar yardımıyla dizayn edilmiş ve üretilmiş, çok başarılı sonuçlar alınabilen korseler üretilebilmektedir.Ne zaman cerrahi tedavi gerekir?
Tüm cerrahi olmayan yöntemlere rağmen tedaviye yanıt vermeyen, 40 derece veya üzerindeki skolyoz‘larda uygulanır. .Hastalarda eğriliğin yanı sıra ciddi dar kanal veya sinir basısına bağlı idrar, büyük abdest kontrol kaybı veya kaslarda güç kaybı var ise yine skolyoz ameliyatı ile tedavi yöntemi seçilebilir
Günümüzde büyümete olan bir çocuktaki konjenital spinal deformitenin tedavisi için uygulanan cerrahi tedavilerin çoğunluğunda omurga füzyonu yapmadan veya kısıtlı bir alana füzyon yaparak eğrilik kontrol altına alınmaya çalışılır.