Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Son Güncelleme: 02.12.2022
Genel Bilgiler
Doktorlarımız
Haberler

Uz.Dr. Gökhan BAHTİYAR

6 Ekim 1989 da Bulgaristan’da doğdum. 1990 yılında ailemle birlikte anavatana döndük. 1 kız kardeşim var. 2007 yılında İzmir Atatürk…

    Alzheimer

    Eylül 21, 2023

    Alzheimer, özellikle ileri yaş grubunda ortaya çıkan öncelikle bellek kaybı, davranış ve uyku değişiklikleri ile kendini belli eden kronik, ilerleyici bir hastalıktır.

    Geçmiş yaşam ve sağlık kaliteniz kadar genetik faktörler de alzheimerin ortaya çıkmasında önemlidir.

    En sık Belirtileri;

    • Gündelik hayatı etkileyecek şekilde unutkanlık
    • Hesaplama ve planlama yaparken zorlanma
    • Daha önce sorunsuz bir şekilde yapılan görevleri yapamamak
    • Zaman ve mekanları karıştırmak
    • Görüntüleri algılamada zorlanmak
    • Konuşma ve anlama kabiliyetinde güçlük çekmek
    • Eşyaları kaybetmek
    • Karar vermede güçlük çekmek
    • Sosyal aktivitelerden kaçınmak
    • Kişilik ve davranışlarda değişiklik göstermek

    Alzheimer ile ilgili olası belirtileri yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden mutlaka Nöroloji uzmanına başvurmasında fayda vardır.

    Hastanemizde Nöroloji uzmanlarımız tarafından Alzheimer hastalığının takibi güvenli bir şekilde yapılmaktadır.

    Detaylı bilgi ve randevu için;  0 (258) 241 33 30 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

     

     





    Ramazanda migren hastaları için uzmanından tavsiyeler

    Nisan 3, 2023

    “Ramazanda doğru beslenmeyle migren ataklarını hafifletebilirsiniz”

    – Sahurda kan şekerindeki dalgalanmaları azaltan yiyecekler tüketilmeli

    -Uzmandan migren hastalarına bol sıvı tüketimi önerisi

     

    Ramazan ayının gelmesiyle birlikte oruç tutanlarda en sık karşılaşılan sağlık sorunların başında migren yer alıyor. Özellikle ramazanın ilk günlerinde yeme düzeninin değişmesinden dolayı birçok migren hastası, migren atağı geçirebiliyor. Uzun süren açlık, susuzluk ve uyku düzeninin değişmesi migren hastalarında, migreni tetikleyebildiği gibi hasta olmayanları da baş ağrısı meydana getirebiliyor.

    Işığa ve sese karşı hassasiyetle ortaya çıkan migren, beraberinde bulantı, kusma ve halsizliğin de eşlik ettiği şiddetli baş ağrısı atağıdır. Bu şikayetler 4 saatten 72 saate kadar sürebilmektedir. Hatta nadiren de olsa kriz bir haftayı geçebilmektedir.  Vücutta ters giden birçok şey baş ağrısı yapabilir. Özellikle ramazan ayının gelmesiyle birlikte vücut normal rutininden çıkarak farklı bir pozisyona geçtiğinden dolayı hastalar migren atakları geçirebilmektedir. Migrende önemli olan baş ağrısı şikayetiyle hasta doktora başvurduğu zaman altında yatan sebepleri iyi araştırmak tedavinin seyri açısından çok önemlidir. Migrende tedavi planımız hastanın yaşına, yaşanan atakların sıklığına, eşlik eden başka hastalıkların olup olmadığına ve migrenin tipine göre değişim göstermektedir

    Migrenli hastalara temel önerimiz düzenli yemek yemeleri lazım, düzenli uyumaları lazım ve düzenli sıvı almaları lazım. Çünkü migrenli hastaların beyinleri diğer hastalara göre çok daha hassastır. Dış ortamdaki değişkenler mesela keskin kokular, yanıp sönen ışıklar migreni tetiklediği gibi bir de iç ortamdaki değişkenler dediğimiz kan şekerinin düşmesi, kan şekerindeki dalgalanma da migreni tetikleyebilmektedir. Bundan dolayı bizim migren hastalarına önerimiz; Düzenli yemek yemeleri, düzenli sıvı tüketmeleri ve düzenli uyku gibi hayatın rutinini değiştirmeyecek şeyler yapmaları. Tabi Ramazan ayı gelince bu rutin değişeceğinden dolayı biraz daha dikkat etmekte fayda var. Migren hastası olup Ramazan ayında da oruç tutmak isteyen hastalarımızın ise birçok düzen bozulduğu için daha dikkatli olmaları gerekiyor. Oruç tutmak isteyen migren hastalarına önerebileceğimiz, sahurda kana geç yayılan kan şekerinin düşmesini engelleyen gıdalar alabilirler. Mesela haşlanmış patates, yumurta, tahin gibi gıdaların alımı kan şekerindeki dalgalanmaları biraz daha azaltır. İftardan sahura kadar olan süreçte bol sıvı alımı da önemli.





    Lenfödem

    Mart 13, 2023

    Lenfödem, lenf dolaşım sisteminde herhangi bir tıkanıklık ya da arıza neticesinde lenf sıvısının fazlaca birikmesi ve düzgün iletilememesine denir. Lenf sıvısı da kan içindeki plazmaya çok benzeyen akkan diye tabir ettiğimiz bir takım özel maddeleri bağışıklık sistemimizle ilgili akyuvarları taşıyan sıvıdır. Toplar damarların ya da atar damarların taşıdığı sisteme benzer fakat tamamen farklı bir işleyişe sahip olan dolaşım sistemimizdir. Lenfödem özellikle kol ve bacaklardaki şişlik olarak karşımıza çıkar. Bunun başlıca iki tipi vardır. Biri primer lenfödem dediğimiz bizzat lenf düğümlerinde ya da lenf damarlarındaki sorunlar kaynaklı olan tipidir. Bir diğeri ise daha çok gördüğümüz özellikle ameliyat gibi bir takım dıştan sebeplerle lenf akımının bozulması sonucu karşımıza çıkan Sekonder ağrılı şişlik durumlarıdır. Lenfödemi diğer ödemlerden ayırırken genelde daha sert ve yaygın olması, ayak ve el sırtlarında da ciddi ödem yapmasıyla bizim için şüphelendirici rol oynar. Lenfödemde tanıyı koyarken lenfosintigrafiden, bulunamadığı durumlarda doppler ultrasondan faydalanıyoruz.

    En çok karşılaştığımız sekonder lenfödem grubunu mastektomili hastalarımız oluşturmaktadır. Meme kanseri ameliyatlarının bir kısmında koltuk altındaki lenf düğümleri alındığı için o taraf kolda bir süre sonra lenfödem oluşur. Mastektomi dışında örneğin yumurtalık kanserlerinde, erkeklerde prostat kanserlerinde lenf düğümlerine yakın çalışıldığı için ya da lenf düğümleri alındığı için bacaklarda da aynı şekilde ameliyat sonrası lenfödemler görülebilmektedir. Lenfödemli kol için özellikle bahsetmek gerekirse o bölgeye dışarıdan müdahalelerin yapılmamasını istiyoruz. Damar yolu açılacağı zaman, kan alınacağı zaman, tansiyon ölçüleceği zaman o kolun kullanılmamasını istiyoruz. Lenfödemli olan bölge enfeksiyona daha yatkın olacağı için o bölgedeki cildin kuru kalmaması gerekir. Özellikle duş sonrasında nemlendirmemiz gerekiyor. Amacımız burada cilt bariyerini bozmamak. Çünkü selülit dediğimiz enfeksiyonlar eşlik edebilir, yara kolay açılabilir. Bunun dışında o bölgede yapılan egzersizle desteklenmesi gerekir. Lenfödem hastalarının özellikle lenfödemli kolu ile ağır kaldırmaması gerekir.

    Lenfödem fizik tedavi uzmanlarımız tarafından teşhis edilen ve uzman eşliğinde fizyoterapistlerle uygulanan tedavidir. Burada özellikle bu işin eğitimini almış bu işte uzmanlaşmış bir ekiple bu tedavinin ele alınması uygundur. Çünkü lenfödem tedavisi sabır ve emek gerektiren bir durumdur. Hastayla karşılıklı diyalogumuz ve hastanın bu konuda bilgili olması çok önemlidir. Çünkü tedavi süreci klinikte ve klinik dışı kişinin normal yaşamında bir bütündür. Lenfödem tedavisinde spesifik lenfödem masajları uygulanmaktadır. Masajların hemen akabinde kısa çekişli özel bandajlarla sargı yapılması gerekmektedir. Uyguladığımız seanslarla bunu takip ederek belirli bir seviyeye ulaştıktan ve çapta ciddi bir azalma sağladıktan sonra tedaviyi bitirip kontrollerle devam etmeliyiz. Hastanın takibinde özel bası giysileri kullanması gerekmektedir. Hastanemizde lenfödem tedavisini fizyoterapistlerimiz eşliğinde başarıyla yapmaktayız.

     





    Koah

    Şubat 2, 2023

    KOAH nedir?

    KOAH olarak bilinen Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, akciğerlerdeki hava yolunun kalıcı bir şekilde daralmasıyla karakterize bir hastalıktır. Yani solunum yoluyla akciğerlere alınan havanın dışarıya kolay bir şekilde verilememesi durumudur.

    KOAH kimlerde görülür? Nedenleri nelerdir?

    KOAH en çok sigara içenlerde görülen bir hastalık olmakla birlikte nargile, pipo içimi de bu hastalığı arttırmaktadır. Tabi bunların haricinde mesleksel olarak da özellikle kimyasal, organik ve inorganik tozlara maruziyet, çok fazla deterjan gibi kimyasalların kullanımında bu hastalığın izlerini gözlemleyebiliyoruz. KOAH hastalığının sebeplerinden bahsederken sigara içenlere değindik fakat bunun dışında pasif içicilik dediğimiz sigara içmeyen ama içen kişilerin yanında sigara dumanından etkilenen kişilerde de sıklıkla KOAH hastalığının belirtilerini görüyoruz. Pasif içicilikte kıstasımız yanında sigara içildiği zaman maruziyetimiz en fazla ama dışarıda içip geldiği zaman bile 10-12 saat içen kişi bu kokuyu yaymaya devam ediyor.

    Belirtileri nelerdir?

    Son zamanlarda pasif içicilik maruziyeti olan kişilerde KOAH hastalığını tespit etmeye başladık. Sigara, kimyasal tozlara maruziyet gibi bir durum varsa özellikle uzun süreli öksürük şikayetleri varsa, sabah balgam çıkarma, merdiven çıkarken ya da uzun yol yürüdüklerinde nefes darlığı şikayetleri varsa KOAH’tan şüphelenmemiz gerekiyor. Bu semptomlar varsa mutlaka hastaların Göğüs Hastalıkları uzmanı tarafından tedavi altına alınması gerekmektedir. Burada özellikle belirtmem gereken bir durum var. Genellikle nefes darlığını KOAH’ın ileri evrelerinde görüyoruz. Hastalar genelde öksürüklerinin ve sabah çıkardıkları balgamın sigara içimine bağlı olduğunu düşünüyorlar ve maalesef nefes darlığı olana kadar muayene olmuyorlar.

     

     

    KOAH hastalığında, ilerleyici ve kalıcı bir nefes darlığımız olduğu için biz tedaviye aldığımız hastayı geriye yani normal yaşamına döndüremiyoruz. Bundan dolayı ne kadar erken dönemde tedavi için gelirlerse bizim de hastalarımıza o kadar çok faydamız olur.  KOAH hastalığında öncelikle maruziyeti ortadan kaldırmamız gerekiyor. Yani bu maruziyetin sebebine odaklanmamız lazım. Sigaradan mı kaynaklanıyor yoksa bahsettiğimiz kimyasal ürünlerden mi öncelikle ona bakmamız lazım. Tabi burada önemli olan konu, tedaviye ne kadar erken başlarsak başlayalım bu maruziyete devam ediyorsak hastalığın ilerlemesini engelleyemiyoruz. Son dönem KOAH hastaları maalesef oksijene bağımlı, tuvalete bile giderken başkalarının desteğine ihtiyaç duyan hastalar oluyor. Gelen tüm hastalarıma söylüyorum, “Bir insanın kendisine yaptığı kötülüğü, başkası yapmaz”. Nefes darlığı başımıza gelmiş olabilir ama ilerlemesini engellemek bizim elimizde. Kimseye muhtaç kalmadan kendi işimizi kendimiz görebileceğimiz bir durum varken neden başkasına duyduğumuz ihtiyaçla yaşayalım. KOAH teşhis konulduysa çok yakın takip edilmesi gerekir.

     





    Migren botoksu

    Şubat 1, 2023

    MİGREN HASTALARINA TEKDEN’DEN MÜJDE

    MİGREN BOTOKSU İLE MİGRENDEN KURTULABİLİRSİNİZ

    Migren Botoksu  ilaçların kullanımını azaltmaktadır. Özellikle ilaç kullanmak istemeyen hastalarda önemli bir tedavi seçeneği sunmaktadır. Botoks, migren krizlerinin sıklığını ve şiddetini belirgin biçimde azaltmaktadır ve hastanın yaşam kalitesi ciddi biçimde artırmaktadır. Uygulama sonrası olumlu etkilerinin ortaya çıkması için bir hafta kadar süre geçmesi gerekebilir. Migren Botoks uygulaması bir miktar ağrılı olmakla birlikte genelde sorunsuz olarak tamamlanır. Botoks uygulamasından sonra hasta normal hayatına dönebilir ve sosyal aktivitelerini yerine getirebilir. Botoks uygulaması günlük yaşamı etkilememektedir.

    AĞRIYI BAŞLATMASINI VE ARTIRMASINI ÖNLEMEKTEDİR

    Migren ağrısının tedavi yöntemleri içerisinde yer alan botoks uygulamaları, “tıbbi bir tedavi”  olarak yapılmaktadır.  Tetik noktalar olarak isimlendirilen kas noktalarına zerkedilen botoks, sinir sonlanımlarındaki asetilkolin maddesini bloke ederek ağrı yapıcı-yayıcı inflamatuvar (yangısal) ve eksitatuvar (uyarıcı) sinirsel kimyasalların; kan dolaşımına geçerek ağrıyı başlatmasını ve artırmasını önlemektedir. Botoksun kas kasılmasını bloke ederek kası gevşetmesi, migren krizindeki ağrı kesici etkinliği artırmaktadır.

    NASIL UYGULANIR

    Migren botoksu uygulaması yöntemi, hastanın baş ağrısının şiddetine, sıklığına ve tıbbi durumlara bağlı olarak belirlenmektedir. Migren hastalığının botoks yöntemiyle tedavi edilmesinde küçük iğneler kullanılmaktadır. Bu iğneler aracılığı ile tetik noktalara  botoks ilacı enjekte edilir. Botoks uygulamasında yerel uyuşturma (lokal anestezi) merhemi kullanılmaktadır; yine de, hasta uygulama sırasında hafif bir ağrı ya da acı hissedebilir.  Migren için botoks uygulaması yaklaşık olarak otuz dakika sürmektedir. Genellikle bir seans uygulansa da bazı hastalarda bir – iki hafta sonra ek uygulama yapılması gerekebilir.  Migrenin şiddetine göre seans sayısı belirlenmektedir. Bazı hastalarda migren botoksu üç seans yapılabilir. Genelde botoks uygulaması sonrası 3-5 aylık bir etkinlik (ağrısız dönem) sağlanmaktadır.